Underground Sinema'dan Yeni Bir Başyapıt: Golden Glove ''Altın Eldiven''
Filmin orijinal adı: Der Goldene Handschuh
Yazıya eklemeler yapmak, görüş bildirmek isteyenler eyupkaanyoksu@gmail.com adresine mail atabilir veya https://www.instagram.com/eyupkaanyoksu sosyal medya hesabı üzerinden mesaj atabilirler.
Yazıya eklemeler yapmak, görüş bildirmek isteyenler eyupkaanyoksu@gmail.com adresine mail atabilir veya https://www.instagram.com/eyupkaanyoksu sosyal medya hesabı üzerinden mesaj atabilirler.
Öncelikle Fatih Akın yönetmenliğinde çekilmiş tam bir yeraltı hikayesi diyebilirim. Film, bir seri katilin hayatından bir dönemi anlatıyor. Türkiye'de +18 ibaresiyle ve türkçe altyazı ile gösterime çıkmıştır. Film baştan sona kadar Hamburg'da bir kenar mahalle de geçiyor. Ayrıca filmin hikayesi de tam bir kenar mahallenin arka sokaklarının hikayesi gibi. Film aynı zamanda bir dönem filmi 1970'li yıllarda geçiyor.
Filmin adı ''Golden Glove'' Hamburg da bir birahanenin adı. Filmdeki seri katilin adı da Fritz Honka. Fritz bir binanın teras katında oturmaktadır. Evinin çeşitli bölmelerinde insan cesetleri saklamaktadır. Öldürdüğü kişiler de hep yolu Golden Glove'a düşen kişilerdir. Filmin içerisinde ne ararsanız var niteliğinde; fuhuş, kadına şiddet, küfür, alkol, cinayet...
Filmi izleyenler fark edecekler ki Honka genellikle alkol içtiğinde cinayetler işliyor ve tecavüz etme tesebbüsünde bulunuyor. Honka bir ara filmde gördüğümüz kadarıyla alkolü bir süreliğine bırakıyor ve düzenli bir işe giriyor. Fakat alkol peşini bırakmıyor yine karşısına çıkıyor ardından da Golden Grole' a geri dönüyor. Yine cinayet işlemeye başlıyor.
İzleyicilerin filmi izlerken yer yer kusma hissine kapılabilecekleri bir film dersem yanlış olmaz. Fakat izledikleri zaman pişman olmayacakları bir film. Hatta filmi çoğu kişinin tek izlemeyle anlayabileceğini düşünmüyorum. Filmin içerisindeki metaforları daha iyi anlamanız ve çözümlemelerde bulunabilmek için tekrar izlemenizi de öneririm.
Konu itibariyle zaman zaman gazetelerin üçüncü sayfa haberi gibi görünebilir. Gazete gördüğünüz zaman ''he'' deyip geçebileceğiniz bir haber. Bunu da şu yüzden söylüyorum cinayetler lüks bir mahallenin plaza katında değil kenar mahallenin ara sokaklarının çatı katında gerçekleşmesindendir.
Filmi izledikten sonra ufak birkaç araştırma yaptım ve öğrendim ki Avrupa'da çeşitli sinema salonlarında filmi izlerken kusanlar ve filmin yarısına gelmeden çıkanlar olmuş. Muhtemelen ülkemizde de bu tür şeyler olabileceğini düşünenlerdenim. Bu tür davranışlarda bulunan kişileri de gerçekten anlayabiliyorum. Ama unutulmamalıdır ki bu ve buna benzer olaylar günümüz toplumlarında ve geçmiş zamanlarda yaşandı. Bazıları duyuldu bazıları duyulmayı bekliyor belki de...
Filmin sanat yönetmenini de tebrik etmek gerekir. Gaddar bir seri katilin evini daha iyi betimleyemezdi. Evde Honka'nın yattığı yatak odası, evinin salonu, mutfağı, kileri ve tuvaleti... Salondaki duvarlarda çığlak kadın modeller, sex içerikli posterler, vitrinin dolaplarında boş alkol şişeleri, oyuncak korkunç görünümlü bebekler... Hatta dikkatli baktığınızda salonun duvar boyasının rengini anlayabilirsiniz.
Sanat bakımından yönetmeni anlayacağınız işinin hakkını fazlasıyla vermiş. En iyi sanat yönetmenliği dalında benden ödülü aldı diyebilirim. Golden Glove Yıllar önce Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde izlediğim Zerre filminden sonra iyi bir sanat ekibinin çalışmasını izlediğim bir film oldu. Ayrıca filmde kullanılan kıyafetlerin iyi bir kostümcü tarafından şeçildiğini ve hazırlandığını düşünenlerdenim.
Golden Glove barından bahsetmeden geçemeyeceğim. Bar da masa üzerindeki küllükler sürekli dolu... Bar masası dışındaki masaların üstü ise sürekli kirli tıpkı Seri Katil Honka'nın evi gibi. Sadece kadın eli değdiğinde barı ve evi temiz görebiliyorsunuz. Filmi izleyenler ne demek istediğimi anlamıştır. ( Gerda ve barı temizleyen kadın ) Golden Glove 24 saat açık bir işletme. Barın çalışan personelleri vardiyalı şekilde çalışıyorlar. Barın gündüzleri tüm perdeleri inik durumda çünkü güneş içeri girdiğinde insanlar içki içmiyormuş inancı. Bunu da film içerinde Golden Glove personelinden öğreniyoruz. Tıpkı karanlık yerlerde tüm pislikler inancı varmışcasına...
Filmi izlemeye gitmeden önce herhangi bir araştırma yapmadım, herhangi bir yazı okumadım... Kendimi filme vermek için elimden geleni yaptım diyebilirim. Ayrıca filmi izlemeyi düşünenlere önerim sakın filmi polisiye bir gözle izlemesinler.
İzleyiciler belki de Honka'nın neden bu cinayetleri işlediğini düşünüp duracaklar. Benim varsayımım Honka kendi cinsel iktidarsızlığından ve alkol bağımlılığının birleşmesiyle bir canavara dönüşüyor. Bu canavar da sürekli olarak kademeli bir şekilde gaddar bir cellata dönüşüyor. Tabi toplama kampına düşücek kadar kominist bir babanın oğlu olan Honka'nın bu kadar Gaddar olması çok garip doğrusu. Film de Gerda ile bir süre birlikte yaşayan Honka'nın abisiyle tanışıyoruz. Honda'nın abisi ise anladığımız kadarıyla gayet sakin bir alkolik. Özlü sözleri sürekli olarak kullanan ve aşktan dili yanmış bir erkek. Merdivenlerden yuvarlanacak kadar da alkolik...
Filmde onlarca kötü şeyler olmasına rağmen hikaye örgüsünde iyi şeylerinde olduğunu görmek gerekir. Bu iyi şeylerden belirtmek istediğim; Filmde Honka'nın daha önce bir barın önünde gördüğü ve sürekli çeşitli fanteziler kurup hayal ettiği kıza erişememesi ve filmin sonunun Honka'nın polis tarafından enselenmesi ile sonra ermesidir. Bir diğeri ise Honka'nın evinde bir süreliğine kalan ve dişlerini kırdığı Gerda 'nın bir kilise çalışanı tarafından Golden Glove dan götürülmesidir.
Honka zaten belli bir süre polisten gizlenmeyi, cinayetlerin üstünü örtmeyi başarsa da sonrasında kendini ele veriyor. Film, Alman yazar Heinz Strunk'un romanından uyarlanmıştır. Filmin başrollerinde Jonas Dassler, Katja Studt, Marc Hosemann, Tristan Göbel, Victoria Trauttmansdorff, Margarete Tiesel oynamaktadır.
Golden Glove barının müdavimleri ise genellikle (filmden gördüğümüz kadarıyla) hayat kadınları, yaşlılar, akli dengesi yerinde olmayanlar ve bu tür mekanları merak edenler gibi görünüyor.
Filmin uluslararası dağıtımcılığını Warner Bros yapmaktadır. Yapımcı koltuğunda Marco Mehlitz oturmaktadır. Görüntü yönetmenliğini ise Rainer Klausmann üstlenmiştir. Filmde görüntüler sürekli olarak konuyu destekler niteliktedir. Film içerisinde boşa çekilmiş tek bir plan bile bulunmamaktadır.
Filmin Berlin Film Festivali'nde ''Altın Ayı'' ödülü için yarıştığını ve bu ödülü alamadığını duydum. Açıkçası yapılan eleştirilerden birkaçını da okudum. Yönetmen Fatih Akın'ın şiddetin dozunu kaçırdığı eleştrileri yapılmış. Bence yersiz bir eleştri olmuş. Normal hayatta varolan onlarca kadına şiddet haberi var. Bunu görmemek, bunu sanata yansıtmamak eleştri olmalıdır. Bu şiddetin varolduğunu kabul etmek gerekir. Şiddetin önüne çeşitli önlemlerle geçilebilir. Sanatta bunlardan biri olmalıdır diye düşünenlerdenim.
Filmin Fragmanı:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder