2001: UZAY MACERASI VE KUBRİCKVARİ BİR SON
Senaryosu Kubrick ve bilimkurgu yazarı Arthur C. Clarke tarafından kaleme alınan film 1968 yapımı olsa da Film meraklısı İstanbullular Emek Sineması gösterimi için (başka nerde gösterilebilirdi ki?) 1973 yılını beklediler. Kubrick’in metaforlu, entelektüel kaygılarını şahane bir görüntü kurgusuyla, şiirsel bir anlatımla (e Tarkovski de şairdi canım) veren film sanırım türünün kült örneklerinden.
Filmin ilk 15-20 dakikalık bölümünde maymunların (burada evrime atıfta bulunulmuş) keşif etme olgusu irdeleniyor bu sahne dikkatli seyircinin gözünden kaçmamıştır çünkü ‘Maymunlar Cehennemi’ filminin fikrini oluşturan prototipi. Jenerik müziği Strausss’un ‘’Böyle Buyurdu Serdüşt’’ isimli eseri ve sık sık duyduğumuz müzik Nietzche’ye de selam duruyor. ‘Üstinsan ya da sonsuz kısır döngü’ kitapta da belirtildiği gibi kısır döngü, insanın yaratma, keşfetme merakı üzerinde duruyor. Astronot Dave ve arkadaşları da bu keşfetme tutkusuyla gezegende bir yolculuğa çıkıyorlar. Elbette yaratıcı insanlığın kendini tekrara düşürme potansiyeli de bulunuyor. Hal 9000 adlı bilgisayarın (bana Kara Şimşek’i hatırlatıyor nedense) insanlaşma ve insan gibi düşünme kapasitesi bulunuyor. Makineleşen insanlar ya da insanlaşan makinelerin çelişkisini bir kenara bırakalım, uzay ekibimiz bir yolculuğa başlıyor.
Clavyus gezegeninde (isim uydurma tabi) bilinmeyen nesne ‘Bloktaş’ sanırım seyircinin merakını çok zorlasa da belirsiz bir imge ve sadece orada olmak zorunda olduğunu düşünüyorum, sırf seyircide merak uyandırsın diye, çünkü böylesi çok Kubrickvari olur.
Hal 9000 bilgisayarı astronotların yaptığı hataları bulup düzeltme üzerine kurulu ama bilgisayarı devre dışı bırakma fikri (bu arada bilgisayar dudak okuyabiliyor) insanla makinelerin akıl oyunlarına dönüyor artık. İnsan kendi yarattığı makineyi yenebilir mi? (Gasparov’un bilgisayarla satrancı gibi).Bilgisayarı devre dışı bırakmak isteyen ekibimiz, makineyle bir mücadeleye başlar. Makinenin en duygusal anı sanırım Dave’e: ‘Annen küçükken sana ninni söyler miydi?’ diyaloğu.
Filmin sonu: Sanırım bir bilinmeyen gezegene inen kahramanımız, bir yerde kendine benzeyen bir kişiyle karşılaşır. Kendisi miydi, Tanrı mıydı? Sorularını geçelim gelelim bizi aydınlatacak olan kitabın izleklerine: İnsanın kendini tekrar etme potansiyeli demiştik, evet insanoğlu değişimiyle hep sonunda kendini tekrar eden döngüde bulur, yani filmin sonunda da buna atıfta bulunulur bir sona varılmaz. Kesinlikle Kubrickvari bir son çünkü, gerisi salt seyircinin birikimine ve yetisine bırakılmış. Chaplin’nin dediği gibi: ‘’Zaman en iyi eleştirmendir ve hep mükemmel sonları o yazar.’’
Yazar : Özkan DURAK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder