21 Mart 2020 Cumartesi

The Night Of Dizisi Hakkında

The Night Of Dizisi Hakkında


Dizi Hakkında: 2016 yılında HBO tarafından yapılan 8 bölümlük mini dizide ana karakterimiz olan Nasir (dizide Naz olarak da geçiyor), Amerika'da yaşayan Pakistan asıllı Müslüman bir gençtir. Bir gece babasının taksisini gizlice alarak partiye gitmek üzere yola çıkar. Partiye gidemeden yolda bir kızla tanışır, kızın evine gidip kızla yakınlaşırlar, gecenin ilerleyen saatlerinde kızı evde vahşice katledilmiş halde bulur. Refleks göstererek olay yerinden kaçar fakat bazı olaylar silsilesi onun hapishaneye düşmesine sebep olur. Sonrasında ise hâkimler, savcılar, avukatlar, jüri üyeleri, suçlular ve kurbanlar arasındaki olaylar başlar.
Dizi aslında bir yeniden uyarlama ürünü. İlk olarak İngiltere'de ekrana gelen BBC yapımı Criminal Justice'te işlenen bu konu, HBO tarafından 'The Night of' adıyla ABD'ye uyarlandı. HBO yapım aşamasında konuyla birlikte dizinin adını da aynı tutma kararı aldı. Ancak daha sonra yapımın adı "Crime" olarak değiştirildi ve son olarak "The Night of" isminde karar kılındı. HBO, dizideki avukat rolü olarak ilk etapta James Gandolfini ismini düşünmüştü, Gandolfini'nin ölümünün ardından bu rol Robert de Niro'ya verilmiş rol, onun da programı uymayınca 'takıntılı tiplemeleriyle' tanınan ünlü aktör John Turturro’nun olmuştur.



Gösterim Tarihi: 2016
Tür: Suç/Dram/Gizem/Polisiye
Yaratıcı: Richard Price / Steven Zaillian
Sezon: 1
Bölüm: 8
Yapımcı: HBO
Oyuncular: Riz Ahmed, Bill Camp, Peyman Moaadi, John Turturro, Poorna Jagannathan, Jeannie Berlin, Syam M. Lafi



DİZİNİN SÖYLEM ANALİZİ  (Program ne söylüyor? Siyasi amaç var mı? Eleştiriler)

Dizinin atmosferi, senaryosu, izleyiciye vermek istediği mesaj baştan sonra kadar diğer polisiye dizilerden farklıdır. Diğer polisiye dizilerde olduğu gibi katili bulma odağından çok ‘’Hapishanede hayatta kalma mücadelesini’’, ‘’Uzun süren yargılamalar sonucunda hapishane ortamının mahkumu nasıl etkilediğini’’, dini ayrıştırmaları  -islamofobi- (Müslüman Naz’ın 11 Eylül sonrasında oluşan ön yargılarla birlikte hayatının nasıl zorlaştığını ve aslında genel olarak tüm Müslümanların hayatlarının bu ön yargılar sebebiyle nasıl zorlaştığını), gerçek katili bulmaktan çok davayı kapatmak üzerine çalışan polisleri, ABD’deki hukuksal sorunları, eşitsizlikleri, şirketleşmiş hukuk ve adalet anlayışını dile getirmektedir.
Dizideki bir diğer önemli nokta hapishane hayatıdır. Bu noktada The Night Of, masum bir insanın tüm hukuk kurallarının geçersiz olduğu ve tek amacın hayatta kalmak olduğu bir yerde yaşadığı ruhsal zorlukları anlatıyor. The Night Of hapishaneye ilişkin kısımlarda, hapishane sistemini de ağır bir dille eleştirmektedir. Dizi, güçlü olanın lüks içinde yaşadığı, güçsüz olanın ezildiği; devletin verdiği cezanın yanı sıra hapishane içinde dayatılan cezalara da değinmektedir. Bunun yansıması olarak da iyi bir aile çocuğu olan Naz’ın hapishanedeki değişimidir. İçeriye uyuşturucu sokan, vücudunun her yanına dövmeler yaptıran, masumiyetine kendi dahi inanmayan bir insana dönüşmüştür. Bu da aslında adalet sistemine yapılan bir eleştiridir. Günümüzdeki adalet ve yargı sistemi o kadar yavaş işlemektedir ki, bu ağır zaman dilimi içerisinde masum bir insan gerçekten de bir suçluya dönüşmektedir.



DİZİNİN ALGI YÖNETİMİ  (Renkler, çekim açıları, müzik, ışıklar)
Dizi boyunca gerek kullanılan renkler, gerekse yaratılan metaforlar dizinin kasvetli havasının oluşmasına katkı sağlamıştır.  Özellikle avukat John Stone üzerinden verilen metaforlar aslında The Night Of’un ne kadar düşünülmüş bir proje olduğunu gözler önüne seriyor.



 Kedi Metaforu:  Kedi dizinin önemli ayrıntılarından biri, Avukat John, Andrea’nın evinde bulduğu kediyi alerjisi olmasına rağmen kendisine arkadaş olarak edinmiştir. Hatta bazı izleyicilere göre Avukat John, kediyi Naz olarak görüp koruyup kolluyor.  Naz hapisteyken ona yeterli korumayı sağlayamayacağı için kediye yoğunlaşıyor, eksikliğini böyle gideriyor. Kediyi veterinere verip geri alması da, Naz’ın tekrar müvekkili olmasıyla özdeşmekte. 

Egzama Metaforu: Dizi boyunca avukat John’un egzamasından dolayı çektiği rahatsızlığı görürüz. Özellikle ayağında oldukça sorun yaratan bu rahatsızlık için pek çok farklı doktora başvurmuş ve hatta alternatif tıbba bile yanaşmıştır. Dizinin yönetmen ve senaristliğini üstlenen Steven Zalilian ise bu ayrıntının karakterin kim olduğunu belirlemek için önemli olduğunu söylüyor. Çok doğal gelişerek bir sembol haline geldi. Karakterin kimliğini oturtmak için oldukça önemli. Üzerinde epey araştırma yapılarak geliştirilen bir konuydu ve üzerine araştırma yaptıkça da derinleşti. Dizinin yaratıcısı Richard Price’e göre ise egzama konusu adalet sistemine karşı çaresizliği dile getiren oldukça önemli bir metafor.   (Finaldeki mahkeme sahnesinde bu geçmeyen, tam geçti sanılırken bir kez daha ve daha güçlü geri dönen hastalığın Amerikan adalet sisteminin büyük yarası olduğunu anlamamız gibi.)


Diziyi bu denli etkili ve popüler kılan kısımlardan bir diğeri de tıpkı bir sinema filmi atmosferi taşıyor olmasıdır. Hikâye ile doğru orantılı gri, mavi, puslu renkler; karakol, hapishane, adliye gibi mekânların soğukluğunu izleyiciye aktarmada yardımcı olmuştur. Konunun hızlıca çözüme ulaşmaması, olayların ağır işlenişi özellikle Nasir’in içinde bulunduğu bunalımı, psikolojik buhranları seyirciye doğru orantıyla yansımıştır. Bir diğer husus ise renkler ve sinematografi kadar müziklerinde hikâyeyle bir bütün olmasıdır. Karakterlerin içsel duruşları, toplumdaki kaybolmuşlukları doğru kamera açıları, doğru renk ve müzik tercihleri ile pek çok dizide olmayan bir etki yaratmış, izleyiciyi sanki bir sinema filminin içindeymiş gibi hissettirmiştir


Dizinin seyirciler üzerinde yarattığı bir diğer algı ise bir anda hikâyenin kahramanı olmaya, Nasir’in yaşadığı gerilimi yaşamaya, Nasir’in masumluğunun ispatlanmasını beklemeye başlıyorsunuz. Böyle hissetmekteki en büyük etken yine sinematografi ve yönetmenin bakış açısıdır.
Yine dizinin seyirciler üzerinde yarattığı bir diğer bakış açısı ise karakterlerin toplumun içinden olmasıdır. Karakterlerin hiçbiri kurmaca değildir. Yani iyiler hep iyi, kötüler hep kötü değildir. Gri vardır bu da izleyiciyi diziye çeken bir diğer unsurdur.


KULLANIMLAR VE DOYUMLAR (insanlar üzerindeki bıraktığı etki, dürtü –geri dönüş-
Gerek konu, gerekse tek sezonluk mini bir dizi olmasıyla ilk kıstasım gerçekleşmiş oldu. 8 bölüm boyunca oyunculuklar, konu, sinematografi diziyi izlemeden önceki düşüncelerimden daha olumlu çıktı. İlk bölümü bitirdikten sonra ‘’Dizinin sonu nasıl olacak?’’ düşüncesi bana devam etme dürtüsünü sundu. Ayrıyeten ‘’Nasir masum mu?’’, ‘’Gerçek katil ortaya çıkacak mı?’’ soruları heyecan faktörünü de devreye soktu. Diziyi bitirdikten sonra sosyal ağlarda (ekşi sözlük, twitter, bloglar) dizi hakkında yapılan olumlu/olumsuz yorumları araştırmam da geri dönüş sınıflandırması içinde yer almaktadır.

Ayrıca dizinin 5 Emmy ve 3 dalda Altın Küre adaylığı alması (Dizinin başrol oyuncusu Riz Ahmed En İyi Erkek Oyuncu (Mini Dizi/TV Filmi) dalında Emmy’de ödül alan ilk Asya kökenli aktör olmuştur) dizinin izlenme oranlarındaki geri dönüşlerin başarısını göstermekte. Diziye gelen yoğun ilgiden ötürü 2018 yazında 2. sezonun çekileceği hakkında haberler yayınlansa da henüz böyle bir durum netlik göstermemiştir.

ÖZGÜN ALAN
Merak Unsuru: Dizinin başlangıcından sonuna kadar ara sahnelerde Andrea’nın evinde bulunan geyik kafası detay çekim olarak seyirciye gösterilmiştir. Hatta bir sahnede geyiğin üzerinden doku örneği alınmasına rağmen gelecek bölümlerde bu detaya değinilmemiştir.
Güçlü Yönler: Dizideki karakterlerin zaman içindeki değişimlerinin, izleyice aktarımını güçlü buldum: Nasir’in değişiminin izleyiciyi doğru aktarıldığını düşünüyorum. Zaman içinde yaşadığı duygusal travmalar her insanı değiştirir. Nasir’inde yaşadıklarından sonra olaylara bakış açısı, duruşu, fiziksel özelliklerinde bile değişim olmuştur fakat tek değişen o değildir Avukat John’nda değiştiğini görürüz. John, dizinin ilk bölümlerinde karakollarda ve metro reklamlarıyla sırf para için müvekkil kovalayan düşük profilli bir avukat iken Nasir’in hayatına girmesiyle yalnızca para kazanma amacını bırakmıştır. Belli etmese de Nasir’e sevmekte onun masumiyetine inanmaktadır.
Dizinin jenerik müziği, dizinin ruhunu ve karanlığını yansıtabilen bir diğer detaydır.

Dizide beğendiğim bir diğer detay ise aniden parlayıp sönen popüler dizilerden olmamasıdır. Dizi herkese hitap eden bir diziden çok izleyici kitlesini kendi seçen bir dizidir. Oldukça kasvetli bir dizi olmasında ötürü bazı gerçeklikleri görmeyi kaldıramayacak ya da kabullenemeyecek insanların izlemek istemeyeceği bir dizidir. Bu dizi size ağır gelecektir. Bununla beraber The Night Of hayatın gerçeklik algısından kaçmayan kurgusu ile yeni algılarının oluşmasına izin veren insanların izlemek isteyeceği bir dizidir.
The Night Of dizisi için düşündüğüm herhangi bir olumsuz veya eksik bir nokta bulunmamaktadır.

Dilayda Turgut

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder