İLETİŞİMSİZLİK VE ÖNYARGI ÜZERİNE: BABEL
Film adını İncil'in ilk bölümündeki Yaradılış efsanesinden yani Babil efsanesinden alır. Efsaneye göre; kendisini her yönden gelişmiş ve ilerlemiş gören insanoğlu göğün en yükseklerine ulaşma, Tanrı'yı görme ve cennete varma arzusu ile birleşerek Babil kulesi olarak adlandırılan göğe doğru yükselen bir yapı inşa etmeye çalışırlar. Bu kibirlerinden dolayı öfkelenen Tanrı, insanları cezalandırmak için aynı dili konuşabilme özelliklerini yok eder ve her birine ayrı bir lisan verir. Artık birbiriyle iletişim sağlayamayan insanlar kule yapımını yarıda bırakmak zorunda kalırlar. İnsanlarin birbiriyle anlaşamamaları zamanla sevgisizlik ve huzursuzluğu beraberinde getirince dünyanın dört bir tarafına dağılırlar.
Kaos, çaresizlik, yoksulluk, önyargılar, iletişimsizlik temasının izinde, hiç konuşmadan yaralı bir insana yardım eden Faslı yaşlı kadın figürü ile iletişime niyetin yüce değerini de ortaya koyuyor. Egemen güçlerin benimsetmeye çalıştığının aksine; "terör" diye nitelendirilen şeyin aslında bir çocuğun hatalı bir seçimi oluşu, iç içe geçmiş önyargılar ile filmin çekildiği dönemin 11 Eylül sonrası küresel zihniyetine bir eleştiri misyonununda bulunuşu diğer ayrıntılardır.
Yaşadığı toplum tarafından diğer toplum bireyleri hakkında empoze edilen düşünceler, kültürel iletişimsizliğin yanında aynı dili konuşup, aynı evrensel yapıya sahip olanların birbirini anlayamama sorunu da işlenmektedir. Mekanlar ne kadar farklı olursa olsun sosyal iletişimsizliğin evrensel boyutunu gözardı etmemek gerekiyor.
Japonyadaki ve Amerikadaki bireyler statü olarak yüksek kesimden insanlardır. Ama bunlar da statülerinin bile ilaç olamadığı bir iletişimsizlik yaşamaktadırlar. Sağır ve dilsiz olan Japonyadaki karakterimiz toplum içinde bir dışlanma hissetmektedir ve bunu başka şeylerle kapatmaya çalışmaktadır. Tabi ona yaklaşan insanlar onun engelli olduğunu farkedince eskiden karşılaştığı durumlar yine önüne çıkmaktadır. Burada, önyargı teması göze çarpmaktadır. Babasıyla yaşayan bu karakter her istediği(maddi olarak) yerine getirilmesine karşın aslında babasıyla birbirlerine hiç yaklaşamamaktadırlar. Aslında bu sadece bir karakter örneği olsun diye dile getirdiğim bi durumdur. Filmin genel temasını, çerçevesini konuşmak daha yerinde olacaktır. Çünkü diğer türlü filmin konusu, içeriği anlatılmış olup daha sonra izleyecekler için bir bilgi verme yanlışlığına düşülebilir. Bu da filmi izlemeyenlere bir saygısızlık olur. Bundan ziyade deginmek istediğim konu aynı dili konuşamayanların işaretle, uyumla anlaşabilmesidir. Filmdeki esas ironi de budur. Aynı dili konuşanlar hep bir iletişimsizlik, bir kopukluk yaşamaktadır. Farklı dilleri konuşanlar bu kadar kopuk değildir. Mesela hayatında ilk kez gördüğü Amerikalı kadının nasıl acı çektiğini anlayan Faslı yaşlı kadın ona ilaç gibi gelmektedir. Sosyal iletişimsizlik bu sahnede en büyük cilvesini seyirciye aktarır. Bir tarafta bu varken diğer tarafta önyargı vardır. Aynı şekilde bu olayın sürecinde; 11 Eylül olaylarından sonra medyasıyla İslam olgusu üzerinde bir terör algısı yaratan Amerikanın vatandaşlarının kendilerine yardım etmek isteyen Faslılardan uzak durması, onların köyünden bir an önce çıkmak istemesinden sonra yaşlı kadının anlattığımız hareketlerinin, yardımlarının gösterilmesi iletişimsizlik sonrasında ortaya çıkan bir önyargıyı gözler önüne serer.
Babel, ne kadar iletişimsizliği anlatan bir film olsa da aslında birbirinden uzak 4 farklı ülkenin bambaşka yaşamlara sahip bireylerinin hayatlarının bir kaza sonucu kesişmesini anlatır. Amerika'dan Fas'a, Meksika'dan Japonya'ya kadar uzak mesafelerdeki insanların farklı kültürlerin esiri olduğu farklı hayatları arka planı siyah olan süslü, parlak bir obje gibi gözümüze sokar.
Sosyal anlamdaki iletişimsizliğin bu çağda çok önemli bir sorun haline dönüştüğünü hepimiz biliyoruz. Bu konuda olumlu ve olumsuz bir çok yargı var. Teknoloji ve bunun devamı şeyler de buna neden olarak gösteriliyor. Böyle bi çağda ağızın ve kulakların insanların iletişiminde kullanılamaması ve bunun yerine elleriyle bir şeyleri ifade etme çabası beni her zaman etkileyen bir olay olmuştur. Bununla birlikte Fas'ta yaralı kadının yanında beklerken konuşmadan sadece dua okuyan yaşlı kadın, daha doğmamış çocuklarının ölmesi üzerine "buradan uzaklaşma" düşüncesiyle ülkesinden çok uzağa gitmiş olan çiftin suskunluğu, cinsel farklılıkların dinsel olarak kesin ve keskin bir çizgiyle çizildiği Fas'ta kız ve erkek çocukların muhabbetlerinin en yakın olduğu abla-kardeş ilişkisinin bu iletişimsizlik sonucu ne hâle gelebileceği gibi durumlar tüm çıplaklığıyla ortadadır. Bütün bu sessizlikler ve sindirilmişliklerle aslında yönetmen dile getirmek istediklerini vurgulamaya çalışmaktadır.
Peki yönetmen neden bu "sessizlik"lere bu kadar yer vermiştir? Film hakkında bilgi verebilmek kaygısıyla dile getiremediğim kaos, çaresizlik, yoksulluk, önyargılar temalarının altında yatan esas neden sosyal eşitsizliktir. Statüler ne olursa olsun bir iletişimsizlik vardır. Fakat işin detayına eşitsizlik girdi mi statüsü yüksek olanla düşük olanın sorunlara çözüm getirebilme ya da önyargılara karşı kendini ifade edebilme şansları aynı ölçüde gitmeyecektir.
"Sessizlik" tam da bu noktada statünün, eşitsizliğin, önyargılarla yaşamanın dilidir. Fasta yaşayan yoksulun sessizliğiyle, Japonyada yaşayan plazada yaşayan elitin sessizliği arasında uçurumlar vardır. Hikâyelerin sonunda ya da birleşme noktalarında yönetmenin gözümüze soktuğu o "sessizlik" herkese konumu noktasında payını verir.
İletişimsizliğin azaldığı noktalarda çözümler daha işe yaramaya başlar. Gerek sosyal gerekse de farklı iletişimsizlikler bireyin kaosuna, önyargısına, çaresizliğine hükmeder. Bireyler ne kadar bundan sıyrılıp yalnızca dille olmayan bir gerçek anlamayla, iletişimle yüzyüze gelirse o derece bir gerçeklik vurucu bir şekilde kendisini gösterir. Yazımı yönetmenin filmle ilgili dile getirdiği bir kaç cümleyle bitirmek filmin amacına yönelik bilgi edinmemizi sağlayacaktır.
"Gerçekte sınırlamalar insanın kendi iç dünyasında yaşadığı düşüncelerdir. Mutluluğumuzu oluşturan şeyler toplumsal yapıya göre değişkenlik gösterirken; çaresizlik içinde ise hepimiz din,dil,ırk farketmeksizin aynı duyguları yaşıyoruz. Babil, bizi ayıran değil, bizi birleştiren duygular üzerine bir film oldu."
Babel(2006)-Alejandro Gonzalez Inarritu
NOT:Filmdeki duyguları, düşünceleri pekiştirecek filmin tema müziğini şunu yazarak dinleyebilirsiniz:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder