UYANIK GAZETECİ
yazıya eklemeler yapmak isteyenler; eyupkaanyoksu@gmail.com adresine mail atabilir veya https://www.instagram.com/eyupkaanyoksu sosyal medya üzerinden mesaj atabilir.
Yönetmen - Kartal Tibet
Senaryo - Kartal Tibet , İhsan Yüce
Yapımcı - Yahya Kılıç
Müzik - Cahit Berkay
Görüntü Yönetmeni - Rafet Şiriner
Süre - 92 dk
Tür - Dram, Komedi
Özellikler - 35 mm, Renkli
Ülke - Türkiye
Oyuncular - Kemal Sunal, Nesrin Akkoç, Kutay Köktürk, Ahmet Açan, Ekrem Gökkaya, Renan Fosforoğlu, Necdet Yakın, İhsan Yüce
Kemal Sunal'ın Uyanık Gazeteci Filminin Ana Hatları
Kemal Sunal'ın başrolünde yer aldığı Uyanık Gazeteci filmi Türk sinemasında medya denilince akla gelen filmlerden biridir. Film seksenler dönemi kemal sunal filmlerinin genel özelliklerini taşır niteliktedir.Karmaşık ve mizahi olaylar içinde mesajını veren türden bir filmdir. Kemal Sunal'ın oynadığı gazeteci Ali karakteri de güzel insan tanımının tastamam tarifi gibidir.Kemal Sunal'ın Tv ekranlarında fazla göremeyeceğimiz, gazeteciliği mizahi bir biçimde 'taşlama' diyebileceğimiz türden ele alan, haber dezenformasyona nasıl uğratılır, erklerden yana bir güç ve kamuoyu düzeni nasıl oluşturulduğunu gösteren bir filmdir. Savaş çığırtkanlığı ve silah tüccarları ilişkisi, bunlardan beslenen güçlerin de sergilendiği bir film. Kibar Feyzo'nun senaristi İhsan Yüce, Kartal Tibet ile birlikte filmin senaryosunu yazmıştır. İhsan Yüce'nin ince politik mizahi filmde oldukça hissedilmektedir.
Uyanık Gazeteci sinema filmi konusunu Romanya ile Bulgaristan hudutları arasında gerçek yaşanmış bir olaydan almaktadır. Savaş sonrası hudutlar çizilirken unutulmuş, ne Bulgaristan ne Romanya ‘nın kendi hudutları içine yanlışlıkla almadığı, birbirine yakın , ortasında ekilip biçilen bir mezrası, ırmağı olan bir köy ve köylülerin hikayesi . İki köy yedikleri içtikleri her besini başta buğday olmak üzere buradan temin ediyorlar ama çıkar mevzuu bahis olunca tarla için iki köy arasında dövüşler başlıyor, başlarında da devlet yok, yalnız kalmışlar... Hikaye de böyle başlıyor.
Bir süre sonra iki köyün yaşlıları bir araya gelip kavgaları bitirecek bir yöntem arıyorlar. Köyün tüm gençleri genelde güreş sporuyla uğraşmaktadırlar.Tarihimizde de çok ünlü pehlivanların o yörelerden çıktığı bilinmektedir.Yaşlıklar bir karar alıyorlar ve her iki köyün baş pehlivanları güreşecek , kim yenerse tarlayı o ekip biçecek. İlk hasatı da köyün olacak , yani kavganın galibi yerine köyün pehlivanın kazananı. Bütün dünya milletleri konuya ilgi göstermeye başlıyor.(yani savaşla askerle sorunları çözmek yerine sporla halletmek.
”Kemal Sunal Sinemacılığı ve Oyunculuğu''
Egemen çevrelere karşı halkın yararına filmler yapması “Canım Kardeşim”le başlar. Bu film ‘toplum için sanat’ görevini gerçekleştirmede atılan ilk adımdır. İçerik ve teknik yönünden Yeşilçam kalıplarının dışına çıkmış, sinema filmlerinde rol almıştır.Yönetmen Ertem Eğilmez'in kendisini keşfedip 1972 yapımı Tatlı Dillim filminde Tarık Akan'ın basketbolcu arkadaşı rolünü vermesiyle birlikte, Kemal Sunal için bir dönüm noktası yaşanmıştır.İlk filmiyle ilgili, İlk gün en arkaya gittim, oturdum. Perdede 8 kere ancak gözüküyorum. Her görünüşümde salonda kıyamet koptu. Suratımı görür görmez büyük alkış ve gülmeler. Lafları duymuyorlardı. Suratım enteresan geldi seyirciye. Sıcak ve kendinden biri buldu sanıyorum. O zaman şöyle arkama yaslanıp, "Bu iş tamamdır” dedim." yorumunu yapmıştır.Yönetmen Ertem Eğilmez, bu filmden sonra, 1973 yapımı Canım Kardeşim filminde kendisine Kayseri şiveli bir yolcu rolü vermiştir. Yine aynı yıl, Oh olsun, Güllü geliyor Güllü, Yalancı yarim filmlerinde rol almıştır. 1974 yılında, Kayseri şivesinin halk tarafından benimsendiğini gören Ertem Eğilmez, Salak Milyoner filmini çekmeye karar vermiştir. Bu film büyük ilgi görünce, devam filmi niteliğinde olan Köyden İndim Şehire çekilmiştir. Her iki filmin senaryosu Sadık Şendil'e aittir ve Kemal Sunal'ın büyük rollerde oynadığı ilk iki filmdir. Yine aynı yıl çekilen, Mavi Boncuk filminde kaymakamı canlandıran Sunal, Ertem Eğilmez'in herkese eşit rol vermesiyle birlikte daha çok perdede görünmeye başlamıştır. 1974 yılının bir diğer gözden kaçırılmaması gerekilen noktası ise, Kemal Sunal'a, Meral Zeren'in eşlik etmesidir. Aynı yıl çekilen Hasret filminde, yönetmen Zeki Ökten ile çalışan sanatçı, bu filmden sonra ilk başrolünü alacaktır.Yine aynı yıl sanatçıya başrol verilir ve bu filmin adı Salako'dur. Bu kez yönetmen Atıf Yılmaz'dır. Takvimler 1975 yılını gösterdiğinde, Zeki Ökten'in iki filminde rol alan sanatçının bu filmleri, Şaşkın damat ve Hanzo'dur. Bu filmlerde Meral Zeren ile beraber olan sanatçı, artık başrollerde oynamaktadır ancak Ertem Eğilmez filmlerindeki başarısından çok uzaktadır. Bu dönemde, Ertem Eğilmez bir efsaneye dönüşecek olan Rıfat Ilgaz romanı olan Hababam Sınıfı'nı sinemaya uyarlamaya karar verir. Bu filmde herkesin rolü eşit olduğundan, Kemal Sunal perdede daha fazla görünmektedir. Sanatçının oynadığı "İnek Şaban" rolü, sonraki yıllarda adının "Şaban" olarak kalmasıyla hatırlarda kalacaktır. 4 hababam sınıfı filminde rol alan sanatçı, 1975 yılında, kendisiyle beraber birçok filmde rol alacağı Şener Şen ile tanışır. İkilinin birbirini tamamlamasıyla birlikte rol aldıkları filmler ardı ardına gelmiştir. 1976 yılına gelindiğinde, Kartal Tibet filmi olan Tosun Paşa çekilir. Bu filmin senaryosunu Yavuz Turgul yazmıştır. Aynı yıl, Süt Kardeşler filmi için Ertem Eğilmez yeniden yönetmen koltuğuna geçer ve Şener Şen ile Kemal Sunal'ı yeniden bir araya getirir. Yine aynı yıl, Ergin Orbey'in yönetmenliğinde Meraklı Köfteci filmi çekilir ve ardından Natuk Baytan'ın yönettiği Sahte Kabadayı filminde rol alır.
Natuk Baytan'ın farklı mizah anlayışıyla birlikte, "Şaban" karakterine "kahraman" özelliği de eklenmiştir. Sunal "saf ve halkın kahramanını canlandırdığı yapımlarda kötülerle mücadele etmiş ve mizahi bir sunuşla haksızlıklarla karşı durmuştur. Suavi Sualp'in kaleminden olan Sahte kabadayı filminde bu durum daha belirgindir. 1976 yılında tam altı film çeken sanatçının bir sonraki filmi, Hababam sınıfı uyanıyor'dur ve yönetmen koltuğunda yeniden Ertem Eğilmez vardır. Bu hababam sınıfı filminin afişinde Kemal Sunal ismi en üstte yer alır. Bu yılın son filmi kendisine daha sonra "En iyi erkek oyuncu" ödülünü getirecek olan Kapıcılar Kralı filmidir. Umur Bugay'ın kaleminden olan bu filmi Zeki Ökten çekmiştir. Şaban karakterinden tamamen bağımsız olan bu filmdeki "Seyit" rolü, zeki,kurnaz, paragöz ve işgüzar bir karakterdir ve bambaşka bir Kemal Sunal'ın gözüktüğü ilk filmidir. 1977 yılında toplam beş film çeken sanatçının bu filmleri, son hababam sınıfı filminde rol aldığı,Ertem Eğilmez yönetmenliğinde Hababam sınıfı tatilde, Natuk Baytan imzalı, Sakar Şakir, Umur Bugay'ın yazdığı ve Zeki Ökten'in yönettiği Çöpçüler Kralı ve son olarak bir Atıf Yılmaz filmi olan İbo ile Güllüşah'tır. Sanatçı bu yıl, Antalya Film Festivali'nde En iyi erkek oyuncu ödülünü Kapıcılar Kralı filminde almıştır. Aynı filmle, Sinema yazarları derneği'nce "En iyi erkek oyuncu" seçildi.
Bu ödülleri sanatçı şöyle yorumlamaktadır;
"Antalya Film Festivali’nde Kapıcılar Kralı filmiyle, en iyi erkek oyuncu ödülünü aldım. Antalya’da ve Türk sinema tarihinde böyle bir şey yok. Komedyene değil, bu ödül hep jönlere verilmiş. İlk defa ben yıktım o sistemi. Sonra Sinema Yazarları Derneği’nin ilk ödülünü, yine aynı filmle ben aldım. Ondan sonra da başarılı filmler yapmadım değil ama festivallere göndermedik. O nedenle başka ödül çıkartamadık."
1978 yılında Fatma Girik ile payları ortak bir şirket kurulmuştur. Bu film şirketi "Can Film"dir. Yapımcılığını Fatma Girik ve Kemal Sunal'ın yaptığı Yüz numaralı adam filmiyle, şirket ilk filmini o yıl çekmiştir. Bu filmin senaryosu ve yönetmenliği Osman F. Seden'e aittir. Reklamların yanıltıcı yönünü ele alan bu film Sunal sineması için önemli bir noktadır. Meral Zeren'den sonra bu filmde Sunal'a Oya Aydoğan eşlik etmektedir. Aynı yıl, Atıf Yılmaz ile, Müjdat Gezen eseri olan Köşeyi Dönen adam, Senaryosu ve yönetmeni Osman F. Seden olan İyi aile çocuğu, İnek Şaban, Yönetmenliği Natuk Baytan'a ait olan Avanak Apti ve dönemin en ses getiren filmi Kibar Feyzo çekilir. İyi Aile çocuğu filminde, Sunal'a bu kez Harika Avcı eşlik etmektedir. Kibar Feyzo filmi, yapımcılığını Ertem Eğilmez'in yaptığı, politik bir filmdir. Arzu Film'e ait olan bu film, politik duruşu sebebiyle birçok sahnesinde sansüre uğramış olsa da, türk sinemasında önemli bir yeri vardır. Bu filmde Sunal'a Şener Şen'in yanı sıra, Müjde Ar, İlyas Salman, Adile Naşit gibi isimler eşlik etmektedir. Senaryosu İhsan Yüce'ye ait olan bu filmin yönetmeni Atıf Yılmaz'dır. Töre, geçim derdi, ağalık gibi kavramlar sıkça filmde işlenmektedir.
1979 yılında, Sunal beş filmde rol almıştır. Bunlar, Umudumuz Şaban, Şark Bülbülü, Korkusuz korkak, Dokunmayın Şabanıma ve Bekçiler Kralı filmleridir. Bu filmlerde, sırasıyla, Kartal Tibet, (Umudumuz Şaban,Şark bülbülü), Natuk Baytan ve Osman F. Seden (Dokunmayın Şabanıma, Bekçiler Kralı) ile çalışmıştır. Sunal, Dokunmayın Şabanıma ve Bekçiler kralı filmlerinin yapımcılığını Fatma Girik ile birlikte üstlenmiştir. İki yapımcı bu filmleri, kendi film şirketleri olan Can Film'e değil, Uğur Film'e yapmıştır. Şark bülbülü filminde, kısa sürede şöhret olan ünlülere göndermeler vardır. Yine Umudumuz Şaban filminde yer eden toplumsal yaralar, güldürü unsuru içerisinde izleyiciye aktarılmaktadır. 1980'de dört filmde rol alan Sunal'ın bu filmleri, bir romandan uyarlanan Zübük,Gol kralı, Gerzek Şaban ve Devlet kuşu'dur. Sunal bu filmlerde Kartal Tibet, (Zübük, Gol kralı) Natuk Baytan ve Memduh Ün ile çalışmıştır. Zübük filmi, politik eleştirilere sahiptir ve "İbrahim Zübükzade" karakteriyle akıllarda yer etmiştir. 1980 askeri darbesiyle birlikte o dönem çekilen filmlerin büyük çoğunluğu sansüre uğramış, önemli oyuncuların bazıları da yurtdışına çıkmıştır. Sunal, zaman zaman politik filmlerde rol alsada, kutuplaşmalardan her zaman uzak kalmıştır.
1981 ve 1985 yılları arasında birçok "Şaban" filmi çekilmiştir. Bu filmler, Sunal sineması adına kaliteden yoksun olsalarda, izleyiciyi güldürmeyi başarmış yapımlar olarak tarihe geçmiştir. 1981 yılında, Üç Kağıtçı filminde Natuk Baytan, Kanlı Nigar filminde Memduh Ün ve Davaro filminde yeniden Kartal Tibet'le çalışan sanatçı, üç filmde rol almıştır. 1982 yılında iki filmde rol alan Sunal'ın bu filmleri, Yedi bela Hüsnü (Natuk Baytan) ve Doktor Civanım (Kartal Tibet)'dır. Yedi Bela Hüsnü filminde, sanatçıya Oya Aydoğan eşlik etmiştir. 1983 yılında Tokatçı,(Natuk Baytan) Kılıbık,(Uğur İnan) En büyük Şaban (Kartal Tibet) ve Çarıklı Milyoner (Kartal Tibet) filmlerinde rol almıştır. Kılıbık filminde Nevra Serezli eşlik etmiştir.1983 yılında olduğu gibi, 1984 ve 1985 yılında da ağırlıklı olarak Kartal Tibetle çalışan sanatçı, bu dönemde birçok "Şaban" filminde rol almıştır.1984'de Şabaniye, (Kartal Tibet) Postacı, (Memduh Ün) Ortadirek Şaban, (Kartal Tibet) Atla gel Şaban (Natuk Baytan) filmleri çekilmiştir. Postacı filminde Sunal'a, Fatma Girik eşlik etmiştir. 1985 yılı, "Şaban" filmlerinin sonuncusu olan Gurbetçi Şaban filminin çekildiği yıldır ve sanatçı toplam altı filmde rol almıştır. Bu filmlerin tamamında rejisör Kartal Tibet'tir. Bu dönem, Perihan Savaş, Nevra Serezli ve Müge Akyamaç sanatçıya eşlik eden isimler olmuştur.
Sanatçı "Şaban" filmleri ile ilgili görüşlerini şöyle aktarmıştır;
"Bundan sonra filmlerde Şaban adını koymasak bile, değişen bir şey olacağını zannetmiyorum. Millet Şaban olarak biliyor. Bu yıl, firma yanlışlık yaptı. Film adım Niyazi. Adının Atla Gel Niyazi olması lazım. Afişler, lobiler hepsinde Atla Gel Şaban oldu. Seyircilerden bir kişi çıkıp da, filmdeki adın Niyazi, afişte Şaban, demedi. Farkına bile varmadı. Kemal Sunal’ın adı, Niyazi olsa ne olur, Şaban olsa ne olur?"
Sunal sinemasında artık "Şaban" filmi yoktur ve sineması adına bambaşka bir sayfa açılmıştır. 1986 yılında Yoksul ve Davacı ile Zeki Ökten'le, Tarzan Rıfkı'da Natuk Baytan'la, Garip filminde Memduh Ün'le, Deli deli küpeli filminde Kartal Tibet'le çalışmıştır. Yoksul filmi duru anlatımıyla öne çıkarken Davacı ve Deli deli küpeli filmleri "siyasi taşlama"[13] olarak ön plana çıkmaktadır. Ayrıca Garip filmi dram yönüyle ön plana çıkmaktadır. Sunal bu dönem, halkın içinden hikayelerle izleyici karşına çıkmıştır. 1987 yılında üç filmde rol alan sanatçının bu filmleri, Yakışıklı, Kiracı (Orhan Aksoy) ve Japon işi (Kartal Tibet) filmleridir. Kiracı filminde, o dönemin konut sorununa göndermeler bulunmaktadır. 1988 senesi, Sunal sineması için önemli olan filmlerin çekildiği yıldır ve Sunal'a yeni bir ödül getirecektir. Uyanık Gazeteci, Sevimli Hırsız, İnatçı, Öğretmen,(Kartal Tibet) Polizei,(Şerif Gören) Düttürü dünya ,(Zeki Ökten) Bıçkın (Orhan Aksoy) bu dönem rol aldığı filmlerdir. Polizei, Öğretmen ve Düttürü dünya filmleri diğer filmlerden ayrılmaktadır. Polizei filminde gurbetçilerin yaşadığı sıkıntılara değinilirken, Öğretmen filminde geçim sıkıntısı, ulaşım ve konut problemleri gibi sorunlara değinilmiş ve Düttürü dünya filminde küçük insanların büyük hayallerine yer verilmiştir. Sanatçı bu filmiyle, Ankara Uluslararası Film Festivali'nde "En iyi erkek oyuncu" ödülünü almıştır. Bu filmin senaristi, Umur Bugay'dır.
1989 yılında Sunal, üç filmde yer almıştır, bunlar Zehir Hafiye, (Orhan Aksoy) Talih kuşu, Gülen adam'dır. (Kartal Tibet) 1990 yılında Sunal üç filmde rol almıştır. Bunlar, Koltuk belası,(Kartal Tibet) Abuk Sabuk bir film (Şerif Gören) ve Boynu bükük Küheylan' (Erdoğan Tokatlı)dır. 1991 yılında tek bir filmde rol alan sanatçının bu filmi Varyemez'dir ve rejisör Orhan Aksoy'dur. 1999 senesi, sanatçının son rol aldığı sinema filmi olan Propaganda'nın çekildiği yıldır ve bu filmde kendisine Metin Akpınar eşlik etmektedir. Sinan Çetin filmi olan Propaganda, Sunal'ın sinema kariyerinde yeri bambaşka olan bir yapımdır. Zira sanatçı, "Gümrük memuru Mehdi" rolünü, tıpkı diğer tüm mesleki rollerinde olduğu gibi benimsemiştir ve izleyici karşısına dram yönü ağır basan bir Kemal Sunal koymuştur. 2000 yılında Balalayka filminde rol almayı kabul etmiştir.
Mor Defter (Yön:O.Nuri Ergün), Kasımpaşalı Recep (Yön:Nuri Akıncı), Bin Defa Ölürüm (Yön:Mehmet Aslan) Senaristliğini ve Yönetmenliğini Vedat Türkali’nin yaptığı “Sokakta Kan Vardı” gibi filmlerde geleneksel Yeşilçam sinemasının kalıpları içinde ama ustalıkla rol sergilediği filmlerle adını duyurmayı bilmiştir. Adana – Paris adlı belgesel, Yılmaz Güney (Pütün) ’in doğduğu Adana’nın Yenice Köyü’nden sürgünde yaşadığı Paris’e uzanan yolculuğunun öyküsüdür. Bu filmde Halil Ergün, Aziz Nesin, Özdemir İnce, Costa Gavras ve Jacques Lang’la yapılan röportajların ve filmlerinden kolajın yeraldığı bir yapıttır.
Her dönem Türkiye Sineması ile ilgili yapılan “Bütün Zamanların En İyi On Filmi” soruşturmalarında Yılmaz Güney filmleri en iyi takdiri halktan gördü. Bu filmler yukarıda birçoğu adı geçen Umut, Ağıt, Acı, Sürü, Endişe, Düşman ve Yol gibi toplumsal içerik taşımaktadır.
Uyanık Gazeteci Filminin 1980’li Yıllardaki Toplumsal Rolü
Uyanık Gazeteci, sorgulayan, eleştiren, yeniden üreten, çözüm yollarının ipuçlarını taşıyan, yarınlarımızı anlatan sinemanın başyapıtlarından biridir.80’li yılların toplumsal gelişimi içinde, Yeşilçam’ın geleneksel yapısını aşmaya yönelmiş, yani fakir kız-zengin erkek ya da tam tersi bir vuruşta beş on kişiyi yere seren başrol oyuncularının revaçta olduğu filmlerin aksine, ülkemizdeki sınıflar mücadelesinde geleceğe yönelik geleneklerin yaratıldığı, toplumsal muhalefetin yoğunlaştığı bir ortamın ürünü olmuştu.Filmin büyük bir bölümü o dönemin ve 2000'li yılların öyküsünü anlatıyordu.Uyanık Gazeteci’de kendi hayatını geçindirmek için iskeleti çıkmış fotoğraf makinasıyla ve kalemiyle didinen gazeteci Ali’in umudunu bir fotoğraf makinasına bağlayışı ve büyük bir hayal kırıklığı içinde silah tüccarlarıyla devlet adamlarının kavgasına dönüşü anlatılıyordu. Filmin gerçekleştirildiği koşullara bakıldığında, Yeşilçam geleneksel kalıplarını kıran Uyanık Gazeteci Ali cesur bir çıkıştır. Verdiği mesaj net ve yalındı. Kartal Tibet bu yalın öyküyü, buna çok uygun düşen yalın, abartısız bir dille ama görüntülerinin güzelliğine titizlik göstererek perdeye yansıtmıştı.Toplumsal sorunlara duyarlı, düşündüren, sorgulayan, hiciz yapan filmdir. Konu ve içerik ticari kaygılardan kurtulmuş, topluma yöneliyordu film.
Umuttan sonra da pek çok film çekildi, öncesinde olduğu gibi... Kimileri ciddi çabaların ürünüydü, kimileri ise toplumculuk adına duyguları sömüren devrimci değerleri yozlaştırarak dejenere etme suçuna ortak olmuşlardı.
Sanatın diğer bazı dallarında gösterilebilen bu dönüşüm sinemada ise aksayan bir yan olarak kalmıştı. Bunda sinema tekniğinin özgünlüğü yanında konuyla ilgili birikim ve deneyim eksikliğinin olduğu yadsınamaz. Bu açıdan “Uyanık Gazeteci” çevrildiği koşullar göz önüne alınarak değerlendirilmeli ve toplumsal sorunların çözümü doğrultusunda düşündüren, öneren sinemayı bir çizgi haline getirme yükünü omuzlamamız gerektiği de unutulmamalıdır.
''Uyanık Gazeteci'' Filminde Yer Alan Türk Halk Kültürü ve Sosyolojik Motiflerinin İncelenmesi
Uyanık Gazeteci filmi yaptığı toplumsal eleştirinin arka planında halk kültürü ve inançlarını taşır. Bu motifler filmin yönetmenince bilinçli şekilde kullanılarak kişisel dönüşüm anlamında bir inisiyasyon ritusunu sergilemek amacı taşır.Bu inisiyasyon ritusları doğrudan siyaset bilimiyle ve sosyoloji ile bağlantılıdır. Filmde özellikle isimler,meslekler,alkol ön planda yer almıştır.
Filmdeki 'Karakter İsimleri' Motifi
Aslında adlar çok şey anlatırlar.Özellikle de isimleri taşıyan kişileri en fazla birbuçuk iki saat süren bir filmde bir iki sahne boyunca görüyorsak. Böylece, bir karakterin uzun uzun nasıl biri olduğunu anlatmak yerine, onu belli çağrışımlar uyandıran bir isimle tanıtırız sözgelimi. Burada kuşkusuz kültürel çağrışımlardan da yararlanırız. Filmde ülkemizde her dönem en çok duymaya alıştığımız isimler yer almaktadır.Ali ve Ayşe karakteri... Filmde anlatılmak istenileni herkes daha kolay anlasın diye, direk halkın içinden, herkesin tadığı, bildiği isimlere yer verilmiştir. İsimler filmde anlatımın bir öğesi durumundadır.Ali ve Ayşe karakteri aslında halkın içinden sıradan insanlardır.Filmde karakterlerin isimleri; Silah tüccarlarına, savaş çığırtkanlarına, kötü niyetli politikacılara,medya baronlarına tepki olması için şeçilmiştir. Yine halkın içinden olan Ali ve Ayşe aynı zamanda birer sevgili durumundadır. Ayşe'in Ali'ye aşık olması da anlatımı kuvvetlendirmektedir. İzleyicilerin fedakar aşık kadın karakteri sahiplenmesi ve bağdaşım kurması da kolaylaşmaktadır. Karakterler, film koşullarının çağrıştırdğı güçlü duygu ve heyecanları verebilecek çok yönlü kişiliklere sahip olmalıdırlar. Ele alıp incelenmesi gerekilen diğer bir isim ise filmin çocuk oyuncusu ''Barış'' tır. Filmin final sahnesinde ufak çocuk "barış" kaybolur ve herkes barışı aramaya koyulur. Herkes bir ağızdan barış diye haykırır. Sonra basit bi çekim tekniği ile (bildiğiniz kameranın önünü kalemle çizmişler) Kemal Sunal' ın canlandırdığı karakteri dürbünlü tüfekle hedefe alırlar. Sahne donar, Kemal Sunal' ın "barış!" diye haykıran sesi yankılanır ve ardından tüfeğin tetiği çekilir. Böylelikle de seyircinin gözünün içine ana tema sokulmuş olur. Nasıl ki toplumda iyi niyetli gazeteciler öldürülüyor veya hapse atılıyorsa, filmde de çıkar odakları tarafından öldürülüyor.
Alkol Motifi
Alkol'ün normal içeceklerden farklı olduğu aşikardır. Filmde zenginler, şavaş baronları,başbakanlar,zengin iş adamları ve siyasetçiler başarılarını kutlamak için alkol içmektedirler. Film içinde Birleşmiş Milletler Sekreteri, Rusya Başbakanı ve Amerika Başbakanı başarılarını viski ve vodka içerek kutlamaktadırlar. İçki sadece zengin içeceği gibi tavırlar sergilemektedirler.
Karakterlerin Meslekleri Motifi
Klişe karakterler yaratmak kolay, klişe olmayan karakterler yaratmak ise zordur. (Bu lafın kendisi de biraz klişedir aslında)
Klişe karakterler basit, tek boyutlu, yapmacık ve fazlaca belirgindir genellikle. Bunlar kolayca tanımlanabilirler:
-Yoksul köylü
-Abartan muhabir
-Babacan veya dar görüşlü muhtar
-Çıkarcı patron
-Yalaka müdür
-Göz hiç birşey görmeyen sevgili
-Uyanık çocuk
Klişe tiplerin bir avantajı, seyirci tarafından kolayca tanınmalarıdır. Fakat burada tanınan, klişedir aslında, karakter değil.
Klişe tiplerin türleri vardır. Örneğin esas oğlanın yanında gezinen, ama onun kadar zeki ve akıllı olmayan erkek. Buna "İkinci Adam" da deriz. Genellikle filmin sonunda, esas kız kadar güzel ve uyanık olmayan "İkinci Kız"ı alır. Dokunmayın Şabanıma filminde Kemal Sunal esas oğlandır ve filmin esas kızına (Ahu Tuğba) ilgi duyar. Bu ilgiden kaynaklanan girişimler bir dizi komik duruma neden olur. Bir de Kemal Sunal'ın yanında yer alan ve onun kardeşini canlandıran bir yardımcı erkek karakter (Haluk Akçatepe) vardır. Bu küçük kardeş Kemal Sunal'a oranla daha çok itilir kakılır ve Kemal Sunal'a oyun oynayayım derken her defasında salak durumuna düşer. Otoriter babanın (Hulusi Kentmen) estirdiği teröre karşın filmin sonunda Kemal Sunal güzel ve akıllı kızla evlilik izni koparır. Şamar oğlanı olan erkek kardeş de bu sırada hizmetçi kızla bir ilişkisinin olduğunu itiraf eder. Otoriter baba başta biraz kızsa da (tokatlar eşliğinde: "Neeeeee? Sennn de mi?... Vayyy ittt! Vayyy eşşşekk!") sonunda ona da evlenme izni çıkar (Hem döver, hem severiz netekim). Çifte düğün mutluluğu yaşanır. Herkes hakkettiğine kavuşmuştur.
Özgün tipler ise kökleşmiş bir tipin ilkörnekleridir (arketipleridir). Biriciklikleri o kadar önemlidir ki, tümüyle özgün bir tipi temsil ederler. Sonradan onların çok sayıda taklitkleri yapılır. Örneğin Faust, Othello ve Don Kişot gibi.
Uyanık Gazeteci Filminde Başkişi Ali'in Karşılaştığı Arketipler ve Yolculuğundaki Evreler
Kemal Sunal, Kartal Tibet’in bu yalın öyküyü, buna çok uygun düşen abartısız bir dille ama görüntülerin güzelliğine de titizlik göstererek perdeye yansıttığını belirtiyor. Uyanık Gazeteci’in gerçekçi bir film olduğu sıkça söylenir.
Uyanık Gazeteci filmi için, gönül rahatlığıyla tasarlanacak bir başka tanımlama “masalsı gerçekçilik” ya da “mitsel gerçekçilik” formülü olabilir. Hatta bariz bir biçimde filmin ilk yarısı gerçekçi, ikinci yarısıysa masalsı nitelendirmelerini hak eder. Kartal Tibet bu özelliği şöyle vurgular: “Filme yapısal açıdan bakılınca: Yönetmen dram-komedi yapısını kırmıştır. Olaylar diyalektik bir biçimde gelişir. Ali gitgide maddi dünyandan uzaklaşır, efsanevi hayallere, kurduğu hayallere inanmaya başlar.” Ali’in içinde bulunduğu toplumsal koşulları değiştirecek gücü tesadüfen ve rastgele oluşmuştur.
Ali tek başına tek gözlü bir evde yaşar. Bu ev hijyen açısından birçok olumsuzluğu beraber taşır, sıkıntı ve eziyetlerle dolu sınavı vardır. Ali tek başına ve zaman zamanda sevgilisiyle tüm sıkıntıları aşmaya çalışır. Ali’in bütün varlığı, ona yol arkadaşlığı eden fotoğraf makinası,telsizi ve motoruydu. Ama hepsi başkası tarafından ödünç verilmişti.
Gazeteci Ali, motoruyla,daktilosu ve fotoğraf makinasıyla yaptığı yaşadığı çağa göre güzel ve farklı bir iştir. Aslında Makineleşme ile rekabete girerek oyunu baştan kaybeden bir emekçidir.
Henüz filmin başında Ali’in kendi dışında bir nesneye, bir at yarışı kuponunda kurtluşunu bağladığı görülür. At yarışı kuponu , bir simge olarak Ali'in içinde bulunduğu yaşam koşullarını aşma umudunu ve özlemini yansıtmaktır.
Kentte yaşayan yoksul insanların birbirlerine olan güvenlerini yitirmiş olmaları filmin ilk bölümünde sergilenen diğer önemli toplumsal öğedir. Yoksul emekçi insanların kent ortamında birbirlerine yabancılaşmaları ve güvensizlikleri, Ali’in kişisel ilişkilerinde dikkat çeker. Filmde gazeteci Ali'in köylüler tarafından farkedilip tutsak alındığında, köylülerin Ali için ''Casus bu, bizi gözetliyip karşı köye haber yetiştiriyor.''demelerinden anlayabiliyoruz.
Zaman zaman umutsuzluk içindeki Ali'in sergilediği ruhsal dengesizlikler, kendi kişisel gerçekliği ve yaşadığı acımasız gerçek arasındaki derin çatışmanın sonucudur. Hiçbir umudun kalmadığı, bilincinde kesinlik kazandıkça, Ali'in sevgilisini ve çevresindekileri tedirgin eden tuhaf davranışlar sergiler. Ali uzun süre toplumdan ayrı kalmış, gazetecilik sektörünün dibinde zorlu bir çaba içine girmiştir.Ali’in, gerçeklikle bağlarını koparan şey sürekli yaşadığı olayları sürekli abartması ve küçük olayları ise farklı anlatmasıdır. Aynı zamanda aklına geldikçe hayal dünyasından tutarsız, birbiriyle çelişkili olaylar anlatmaktadır.
Film, bir arayış ve değişim öyküsüdür; tüm kişisel arayış ve değişim-dönüşüm anlatılarında olduğu gibi kökenini toplumsal kaygılardan alır. Tüm dünya medyaları Gazeteci Ali'in haberlerine yer verince, tüm insanlar kaygı duymaya başlıyor. Ali'in haberleri Birleşmiş Milletler dahil tüm Dünya ülkelerinin tek konusu haline gelmiştir.
Gazeteci Ali'in filmin sonunda fiziksel olarak ölmektedir; ama filmin sonu, Ali’in temsil ettiği şeyin yok oluşudur aslında. Yok oluş herhangi bir şekilde ölmekse, filmin gösterdiği de budur. Ali, filmde fiziksel olarak ölür. Çünkü aynı noktada yeniden doğacaktır. Artık geri dönüp başka bir süreç içine girebilir ve kendisine kader olarak biçilmiş olan yaşantıyı yıkıp kendi özgür yaşantısını kurabilir. Uyanık Gazeteci filminin genel olarak umutsuz bitmesinin amacı, izleyicinin bir antitez yaratıp buna sahip çıkmasını sağlamak içindir; yani birey, toplumsal sorunlarına sahip çıkmalı ve kendi koşullarına egemen olup umutsuz yenilgilerden uzaklaşmalıdır...
Gazeteci Ali, filmin başlarında üstlendiği haberci işlevini, öykü ilerledikçe yitirir. Bir barış elçisi haline gelir. Gazeteci Ali, özünde bir çeşit “biçim değiştiren” yani gerçek niyetini gizleyerek kahramanı belirli bir hedefe yönelten kişidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder